- yaşli kadin
- ныо, ныожъы/нэуэжь
Турецко-адыгский словарь. Хъуажъ Фахъри. 2007.
Турецко-адыгский словарь. Хъуажъ Фахъри. 2007.
yaşlı — 1. sf. Yaşla dolmuş (göz) Hıçkırarak yaşlı gözlerini kaldırdı. Ö. Seyfettin 2. sf. 1) Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse) Kendisi de ilkin yaşlı bir kadın almayı düşünmüş idi. M. Ş. Esendal 2) is. Yaşı ilerlemiş kimse Bu yaşlıları kapısının… … Çağatay Osmanlı Sözlük
KUHARİYE — Yaşlı kadın. * Yaşlı hayvan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İCFİL — Yaşlı kadın, ihtiyar kadın. * Korkak adam … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HELKAM — Yaşlı kadın, acuze … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
hoccun dölü — yaşlı kadın çocuğu … Beypazari ağzindan sözcükler
nine — is. 1) Torunu olan kadın, büyük anne, nene Altmışlık bir ninenin evinde oda tutmuştum. A. Gündüz 2) Yaşlı kadın 3) ünl. Yaşlı kadınlar için kullanılan bir seslenme sözü Birleşik Sözler kadınnine sütnine … Çağatay Osmanlı Sözlük
cadaloz — sf. 1) Çok konuşan, huysuz ve şirret (kadın) 2) Çirkin, yaşlı (kadın) … Çağatay Osmanlı Sözlük
acuze — is., Ar. ˁacūze Huysuz, yaşlı kadın Korkunç bir acuze onu kucaklamaya çalışıyordu. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük
büyük hanım — is. Aile içinde saygın yeri olan ve sözü geçen yaşlı kadın Bir kandil günü öteki bölükteki büyük hanımın elini öpmeye gitmiştim. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalay — is., kim. 1) Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn) 2) Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası Pencereye, elinde yeni kalaydan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kocakarı — is. 1) Yaşlı kadın Kocakarının trenin arkasından ağzıyla uluyarak koşan hayali bir rüya gibi oldu. H. E. Adıvar 2) argo Anne Birleşik Sözler kocakarı ilacı kocakarı masalı kocakarı soğuğu … Çağatay Osmanlı Sözlük